26 Temmuz 2011 Salı

Tepük

 Futbol, tarihi Sümerlere kadar uzanan, Orta Asya'da Türklerin de "Tepük" adıyla kızlı erkekli oynadığı bilinen, Roma'dan Avrupa'ya ve bugünkü modern halinin de İngiltere'den tüm dünyaya yayıldığı dünyanın en popüler takım sporudur.

 Futbol dünyanın az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerinde sokak aralarında çocukların oynadığı en popüler oyundur. Bireysel yeteneğin takım oyunu içerisinde koordinasyonunu gerektirdiğinden çocukların sosyalleşme sürecine katkısı büyüktür. İlk arkadaşlıklar, dostluklar bu takım oyunuyla gelişir. Bir takım içerisinde işbölümü ve ortak çabayla rakip takımı yenmek için verilen mücadele sonunda  takım olarak yenilginin ya da zaferin tadını aldığımız oyudur. Takım olarak yener veya yeniliriz ancak bu sonuca bizi ulaştıran takım içerisindeki her bir oyuncunun yetenekleri ve kazanma azmidir. Bir takım içinde oynanan futbol çocukta "aidiyet" duysunun yerleşmesinde çok önemlidir. O ana kadar bir aileye ait olan çocuk artık aileden çıkmış ve ailesi dışında bir başka topluluğa ait olmaya başlamıştır, bu onun içinde olduğu takımdır. Futbol birbirine rakip iki takım halinde oynandığından çocuk bir takım içinde ortak bir rakibe sahiptir artık ve bu rakibin varlığı çocuğun ait olduğu takım içindeki bağları daha da kuvvetlendirir. Çocuk artık bir "taraf" tır. Kendinden yaşça büyüklerinin futbol maçlarını seyrederken de futbol seyrinin tadını ve "taraftar" olmanın yakıcı hazzını da tatmaya başlar.

Futbolla sokakta sosyalleşmeye başlayan çocuk yine futbol sayesinde içine doğup yaşadığı şehri de keşfetmeye başlar çünkü yaşadığı şehri temsil eden büyük bir  futbol takımı vardır. O futbol takımındaki oyuncular artık o çocuğun kahramanlarıdır. Şehrinin futbol takımının stadyumunda bir şehre ait olma duygusunu tatmaya başlar çünkü binlerce insan hepsi tek bir ortak amaçta takımının etrafında kenetlenmiştir. Binlerce insan takımlarının formasını giyerek, oyuncuları tezahüratlarıyla destekleyerek, bizzat takımın bir parçası olduklarını takım oyuncularına hissettirirler. Futbol bu yönüyle toplumsal birliğin yeniden üretildiği bir yerdir. Stadyumlarda maç esnasında binlerce insan takımlarına karşı duydukları tutkulu bağla büyük bir sinerji oluşturur ve bu sinerji rakip takım üzerinde büyük bir baskı yaratır. Sahada oynayan takıma karşı değil rakip binlerce insana karşı mücadele etmektedir artık.

 Futbol, kurallarının rakip iki taraf için de eşit olduğu bir spordur ki bu yanıyla eşitlikçidir. Oyunda kuralların uygulanmasını sağlayan "hakem" in verdiği hükümler tartışmasız bir kesinliktedir. Takımlar oyuna başlarken hakemin tarafsızlığını baştan kabul etmişlerdir. Hakem kasıtlı ya da kasıtsız yanlış bir hüküm vermiş olsa bile bu hüküm tartışmaya açık değildir ki bu yanıyla mutlak otoritenin bir yansımasıdır.

 Futbol takımları binlerce taraftarıyla birlikte ulusal düzeyde büyük bir organizasyonun bir parçasıdır. Stadyumlardan medya aracılığıyla futbol maçları tüm dünyanın seyrine açık haldedir ve insanların bu ilgisi doğal olarak mevcut ekonomik sistem içerisinde "sermaye" tarafından kullanıma açık bir haldedir. Futbola olan milyonların tutkusu büyük bir ekonomik değer yaratır,bu milyonlarca taraftar sermayenin ürünlerini pazarladığı kitledir ve futbolun bizzat kendisi metalaşmıştır.  Futbol toplumsal ekonomi politiği yürüten güçler için asla vazgeçilemeyecek bir büyük alandır çünkü kitlelerin futbol tutkularını kullanarak toplum manipule edilir. Futbola olan ilginin azalma ihtimali bile bu güçleri ürkütmeye yeterlidir. 1980' li yıllardan itibaren sermayenin küreselleşmesi -emperyalizm- hızının artmasıyla futbol  uluslararası bir meta haline gelmiştir. Futbol takımlarının futbolun metalaşması süreci içerisinde bizzat kendisinin de birer şirkete dönüştüğünü görmekteyiz ki bu dönüşüm büyük bir hızla tamamlanmaktadır. Futbol takımlarının birer "şirket" haline gelmesi takımları yönetenlerin mevcut ekonomi politik içerisinde takımlarını korumak ve daha güçlü bir hale getirmek üzere aldıkları bir tavırdır. Futbol takımları günümüzde profesyonel yönetim kadroları ve profesyonel oyuncularıyla artık birer ticari işletme, birer şirkettirler. Sahadaki tutkulu rekabetin ardında artık büyük şirketlerin parasal kazancı ve kayıpları vardır.

 Futbolun ülkemizde endüstrileşmesi bugünlerde büyük çelişkileri açığa çıkartmaktadır. Futbol takımları bu büyük dönüşüm içerisindedir ve eski köhnemiş yapılar artık dayanamaz haldedir. Futbol takımlarını yönetenler de bu dönüşümden takımları için azami faydalanma savaşımındadırlar çünkü yakın bir gelecekte bambaşka bir futbol dünyası içerisinde olacağımızı görmek için kahin olmaya gerek yoktur, bu dönüşümü ülkemizden önce yaşamış olan Avrupa'daki futbol takımlarına baktığımızda ülkemizdeki süreci gayet net görebilmekteyiz.
Bu açıdan bizim takımımız Bursaspor'a baktığımızda içinde olduğumuz sürecin bu dönemdeki yönetimi takımımızın geleceği açısından hayati önemdedir. Bursaspor taraftarının yaşanılan süreçteki karar alma sürecine katılımı elzemdir çünkü yakın bir gelecekte Bursaspor taraftarının "benim takımım" diyebileceği bir takımı yani Bursaspor'umuzun varlığı bu katılıma bağlıdır. Kapitalizm yapısındaki çelişkiler nedeniyle şirketler bünyesindeki gerçek üreticilerin bile emeklerine ve kendilerine yabancılaştıkları bir sistemdir. Bu haliyle içinde olduğumuz dönüşümde taraftarın takımına yabancılaşmasının engellenmesinin tek koşulu karar alma sürecine tam katılımıdır yoksa yakın bir gelecekte birer taraftar olmaktan çıkıp kendi takımımız tarafından sömürülen bir müşteri kitlesine dönüşmemiz kaçınılmazdır.Yani taraftar olarak takımımızın gerçek sahibiyken bir müşteriye dönüşmemizi engelleyecek yöntem karar alma sürecine taraftarın aktif katılımıdır ancak içinde olduğumuz dönemde bunun tam aksinin gerçekleştiğini acıyla izlemekteyiz. Bursaspor'lu olan hemen herkes için tartışmasız bir kutsalıkta olan Atatürk Stadyumu'muzdan  -taraftarın kesin itirazına rağmen ve bugünkü karar alma mekanizmasında bulunan yetkililerin önceden verilmiş sözlerine rağmen - çıkartılıp yeni yapılacak ve takımımıza ait olmayan bir stadyuma gönderilmekteyiz. Bursaspor Bursa şehirinin takımıdır ve gerek ulusal gerekse uluslararası alanda aldığı her başarıyla Bursalıları ve Bursa'yı onurlandırmaktadır. Kendi şehrimizde tamamen kendi takımımıza ait bir stadyumda futbol oynamamız bir lütuf değil asla vazgeçemeyeceğimiz bir haktır !

 Her şey çok açık ortadadır, kritik günlerdeyiz ve zaman biz taraftarların aleyhine işlemektedir. İçinde olduğumuz büyük dönüşümden Bursaspor'umuzu en güçlü şekilde çıkartma görevi en başta takımımızın yönetim kadrosunda olup yönetimle bütünleşen taraftardadır.