27 Şubat 2011 Pazar

Beyaz Diş

Beyaz Diş genç bir kurdun hayatını anlatır. Hem bir kurdun hem de bir köpeğin kanını taşıyan Beyaz Diş’i, Amerika’nın kuzeyindeki vahşi ortamda zor bir hayat beklemektedir. İçindeki köpek doğası onu insanlara çekerken kurt doğası da vahşete sürüklemektedir. Verdiği çetin yaşam mücadelesi içinde yolu bir gün insanla kesişir. Kızılderili bir kabileyle birlikte yaşamaya çalışır. Ancak işi hiç kolay değildir. Bir yandan kabilenin diğer köpekleriyle mücadele ederken bir yandan da insana itaat etmekle etmemek arasında, kendi doğasıyla mücadele etmektedir. Orada fazla barınamaz ve sonunda beyaz adamın eline düşer. Köpek dövüşlerinde kullanılır. Kanındaki vahşet ve kaslarındaki güç onu hep ayakta tutar. Bütün dövüşlerden galip çıkar. Ama bunun da sonu gelecektir...
Jack London’ın unutulmaz romanlarından olan
Kitabı okudukça Beyaz Diş’in macerası bizim de maceramız haline gelir; dünyayı bir kurdun gözünden görmeye
başlarız. Jack London’ın büyük başarısı da burada yatar...
(Arka kapak yazısı)
Jack London çok özgün bir karakterdir. Edebi yönünü vasat bulsam da eserlerinin üzerinde yükseldiği hayal gücü ve tutkusu muazzamdır. Bir kış günü okurken insanı karla kaplı bir ormana götürür. Bu kitabında beni en çok şaşırtan kitabın sonu olmuşyur çünkü kitabın sonu bilinen Jack London karakterine hiç uymamakla birlikte çok farklı açıdan da okuru  "acaba onun da özlemi bu mu, böyle bir hayat mıydı ?" diye de düşündürür...
Bazı kişiler içine doğdukları toplumla uzlaşmaz ve kendilerini vahşi olduklarını düşüncesiyle doğal olarak güçlü özgür karakterli hayvanlarla özdeşleştirirler. Bu tür insanlar toplumsal yabancılaşmayı hissetmiş ve doğaya dönme içgüdüsüyle hareket etmişlerdir fakat aynı zamanda bir şekilde toplumla da birlikte olma arzusuyla derin bir çelişkiye düşmüşler ve bu çelişki de o kişileri sanata yönlendirmiştir. Bu tür insanlar her ne şekilde olursa olsun yaratmak zorundalardır : "ya yaratacağım ya da yok olacağım"  Jack London bu insanlara en net örnektir zira kendisi bu durumuyla asla çelişmemiş ve gizleme kaygısı duymamıştır. İnsana dair ne varsa ilgilenmiş ve kendi özgün yolunda yürümüştür. Jack London edebi yönünden ziyade özgünlüğü ve dürüstlüğü nedeniyle okunmayı haketmektedir. Onu okurken onu anlayacak,hissedecek ve seveceksiniz zira o bir şekilde yazar olup ünlü olma tutkusuyla yazmamış aksine tutkusu onu yazar yapmıştır...




Hiç yorum yok: