30 Aralık 2010 Perşembe

Samuray


Samuray, eski Japoncada “hizmet etmek” manasına gelen saburau kelimesinden türemiştir. Samuray ölüm korkusunu yenmiş kişidir,kendisini zaten ölümüş kabul eder ve bu yüzden ölümden korkmasına da gerek yoktur. O bağlı olduğu efendisi “Daimyo” ya kayıtsız şartsız bağlıdır elinde kalan tek şey ise dokunulmaz olan onurudur. Yaşam felsefesi kökleri Zen ve Şinto’ya dayanan “Bushido” dur. Bushido “Savaşçının Yolu” demektir. Bushido çok katı ve keskin ilkelerle belirlenmiş bir yoldur. Samuray karakteri ve kişiliği de bu yolda biçimlenmiş olup sert,keskin ve acımasız bir savaşçıdır. Bushido özünde ölüm yoludur. Yaşmla ölüm arasında bir seçim söz konusu olduğunda ölümü seçmektir. şeylerin içine nüfuz edebilmek,kararlı olmak demektir. Burada anahtar “irade”dir. Bushido’nun bu ilkeleri eski meksikalı büyücü-savaşçı bilgi adamlarının bilgi yoluyla paraleldir.
Samuraylar 9-12 yy. larda japonyanın savaşçı sınıfı olarak şekilenmişlerdir. Hizmetlerinin karşılığında bağlı oldukları daimyodan pirinç ve yönetici kademelerinde olanlar da ayrıca arazi alırlardı. Barış dönemlerinde boş vakitlerinde ayrıca kendileri için tarım yapabilirlerdi.
Bir daimyo öldüğünde -Tokugawa’lar döneminden önce- ona bağlı samuraylar seppuku yaparak kendilerinin ve bazen tüm ailesinin yaşamına  verirlerdi. Tokugawa döneminde bu yasaklanmıştı. Esasen seppuku efendisine karşı hizmetinde büyük bir kabahat etmiş samurayın onurlu ölümüne izin vermekti ve son derece itinalı bir ritüelle yapılırdı. Seppuku salt samuraya has bir tavır olmayıp bugün bile görülen japon kültürünün bir parçasıdır ama samuraylar bireysel keskinliklerinden ve onurlarına düşkünlüklerinden dolayı seppuku ile daha bir özdeşleşmişlerdir.
Efendisi ölen samuray eğer seppuku yapmadıysa kaleden ayrılır ve gezgin bir savaşçı olurdu artık bunlara  “Ronin” denirdi. Ronin uzun uzun o köy senin bu şehir benim dolaşır dururlardı. Samurayın ronin olması için efendisi ölmesi gerkemezdi. Bir samuray efendisini kızdıracak bir kabahat işleyebilir ve bu yüzden kovulabilirdi ya da samuray efendisinden izin isteyip bir süreliğine kaleden çıkıp ronin olarak ülkeyi dolaşabilirdi ki bu çok takdir edilirdi çünkü kale dışında hemen her türlü tehlike tek başına kalan samurayı beklemekteydi. Hiç kuşkusuz en ünlü ve büyük ronin büyük kılıç üstadı Miyamoto Musashi’dir. Musashi büyük “Savaşçı Hac”ına henüz 16 yaşındayken başlamış,sayısız düellodan zaferle çıkmış 6 kez de büyük savaşlar için ordulara katılmış ve savaşmıştır. Yolculuğu boyunca kendisini yalnızca “Kılıç Yolu” yla aydınlanma arayışına vermiş,yetkinleşmek uğruna insanlıktan kendi elleriyle çıkarmıştır yaşamını. Hiç evlenmemiş kılıç yolunda yetkinleşmek dışında başka hiç bir iş yapmamıştır.  Yolculuğuna 50 yaşında strateji yolunu kavradığında son vermiştir. Ve yaşamının son 2 yılında bir mağarada inzivaya çekilerek meşhur savaşçı yolunu anlattığı kitabı “GoRin No Sho” -Beş Çember- i yazmıştır. Musashi Japonlarca “Kensei” yani “Kılıç Piri” kabul edilir. Ardında bıraktığı kitabı hem savaş stratejisi hem de ireysel dövüş tekniklerini içerir.Büyük usta savaşçılığının ve engin bilgisinin yanında ayn zamanda bir ressam ve heykeltraştı da…
Samurayın savaş sanatında kulanıp zamanla ustalaştığı bir kaç temel silahı vardır. Bunlar ok,kargı,mızrak ve en özel olanı da biri uzun diğeri kısa 2 kılıç (katana) dır.
Katana bir samurayın ruhudur. Samurayla katana arasında çok özel sarsılmaz bir bağ vardır ve her samuray katanasına bir isim verir. Uzun katana sadece dışarıdayken takılır ve kullanılırdı kısa katana ise her zaman üzerlerinde olurdu. Samuraylar eğitimlerini dojo denen özel çalışma salonlarının kapalı alanında ve bahçesinde yaparlardı. Sık sık düellolar yaparlar ve bu düellolar bir taraf sakatlanıncaya ya da ölene dek sürerdi. Kılıç kullanma sanatının ismi Kendo’dur ve anlamı “Kılıç yolu”dur. Kendo bir ustanın rehberliğinde çok zorlu bir eğitim gerektirir. Kendo öğretileri, Zen öğrencisinin maruz kaldığı ürkütücü sözel saldırılarına benzer. Ustasının reberliğinde Kılıç yolu’nda ilerleyen öğrenci yavaş yavaş kavrayış ve anlayışa ulaştırılır. Kendo öğrencisi gecesini gündüzüne katarak sürekli hırsla çalışır,tüyler ürpertici savaşların dehşet dolu tüm tekniklerini öğrenir ta ki kılıç kılıç olmaktan hırıs da hırs olmaktan çıkana ve her durumun kendiliğinden bilgisiyle donanana dek…
Samuraylar salt bir savaş makinesi olmanın ötesinde kendilerini sürekli estetik ve felsefi açıdan da geliştirirlerdi.  Günlük savaş eğitimleri dışında olabildiğince sade bir yaşam sürerlerdi. Savaş pek çok kültürde olduğu gibi başlı başına bir sanattı. Yaşamlarının her anında Zen ve Şintoizm etkisi apaçık görülürdü. Zen savaş sanatlarıyla başabaş gitmekteydi. Zen’de inceliklere yer yoktur,doğrudan şeylerin doğasına özüne yönelir. Tören yoktur,öğreti yoktur,Zen  öncesinde Buda’dan sessizce alınan bilgiyle başlamış olup sonrasında Buda bile bir engel olarak görülüp direkt hedefe yönelmişir. Bir Zen hikayesi bunu pek güzel anlatır:
Bir gün zengin bir tüccar artık işi gücü bıakıp aydınlanma yolunda ilerlemek içi bir Zen keşişine gelir… O esnada keşiş bir Buda heykelinin önündedir ve aydınlanmak arayışındaki tüccar derdini keşişe açıklar. Keşiş gayet ciddi bir şekilde Zen’in zorluklarından bahseder ve Buda’nın heykelini göstererek “başlangıç olarak Buda’nın önünde eğil ve ona saygılarını sun..” der. Adam Buda’nın önünde eğildiğinde keşiş adamın kıçına tekmeyi basar ve adam heykelin önünde yere kapaklanır. Keşiş gülerek bağırır gördün mü der Buda’yı ve adam o an aydınlanır. Buna Zen vuruşu (şok) denir…
Zen’in ödülü kavrayıştır ve bu tamamen kişiseldir. Zen’de aydınlanma davranış değişikliği anlamına değil,gündelik yaşamın doğasının kavranması anlamına gelir. Varış noktası aslında başlangıçtır ve büyük erdem sadeliktir. Bir samuray için düşmanı, ona karşı öfkeden kudurduğu kişi değil onun onur konuğudur.
Samuraylar toplum içinde dokunulmazdırlar. Bir samurayı görenler gözlerini kaçırıp başlarını eğerek onu selamlar ve yolundan çekilirlerdi. Samuraylara bir saygısızlık, onun onurunu gölgeleyecek bir davranışta bulunulması mesela katanasına dokunulması düşünülemezdi çünkü samurayların hesap vermeden öldürme yetkileri vardı ki bir saygısızlıkta bu yetkilerini çekinmeden kullanabilirlerdi.
1876 yılında samuray sınıfı dağıtıldı ve yerine modern silahlı batılı medeniyetlerin tarzında ordu kuruldu. Samuraylar Japonya tarihinde 700 yıl kadar var oldular. 250 yıl kadar süren barış döneminde pek çok samuray ya ronin oldu ya da öğretmen ,zanaatkar olarak halkın arasına karıştı. Bu dönem dışında Japonya tarihi sürekli savaş içinde geçti ve tabii samurayın kılıcı gölgesinde…

Hiç yorum yok: